14 Şubat 2022 Pazartesi

FOTOĞRAFÇI PERSONASI

 Yazı ve Fotoğraf: Tarık Yurtgezer


Persona, antik Yunan tragedya ve komedyalarında oyuncuların yüzlerine tuttukları maskeye verilen isimdir. Bu oyunlarda her karakterin ayrı bir personası vardır ve o karaktere bürünmek için oyuncunun yapması gereken şey o personayı yüzüne tutmaktır.



Persona, Jung psikolojisinde ise kişinin diğer insanlar arasında taktığı kişilik maskesine verilen addır. Kişinin işte, evde, arkadaşlar arasında birden fazla personası vardır.  Örneğin, evinde çok despot bir baba ve eş olan kişi toplum içinde çok müşfik bir baba ve eş olabilir. Böylece topluma uyum sağlar. Çünkü personayı belirleyen toplumdur. Karşısındaki insanların beklentilerinin personayı belirlemesi personanın aynı zamanda bir başkasına da ait olabilecek kollektif bir olgu olduğunu gösterir. İnsan doğduktan sonra hem aile hem de toplum içinde resmi ve gayrı-resmi olarak eğitilir. Bu eğitim sürecinde kendisinden belli kalıplar içinde davranması ve düşünmesi beklenir. Kişi de, içinde yaşadığı toplumdan kopmamak, yabancılaşmamak için bu davranış ve düşünce kalıplarının  insan kişiliğindeki tezahürü olan personalar geliştirir. Bu durum sadece genel anlamıyla toplum içinde değil, toplumun daha alt grupları olan çeşitli topluluklarda da geçerlidir. Kişinin içinde bulunduğu topluluk bir dini cemaat de olabilir, parti, sendika, dernek gibi bir kitle örgütü de; oralarda da kişiden beklenen davranış ve düşünce kalıpları mevcuttur. Dini cemaatlerde bu durum daha katıyken kitle örgütlerinde fikir ayrılıkları olabilir. Ancak bu fikir ayrılıkları, o kitle örgütü içinde belirli davranış ve düşünce kalıplarına uyulması gereken alt topluluklar oluşturur. Toplumun geneline aykırı sayılacak şekilde giyim tarzına ve saç biçimine sahip bir sanatçı ne kadar sıra dışı görünse de yalnızca kendi topluluğundaki giyim ve saç tarzını benimsemiştir. 

Topluluklardaki davranış ve düşünce kalıpları yazılı kurallar olmadığı gibi kişiye sözlü olarak da dikte edilmez; topluluktaki genel eğilimler ve düşünceler takdir edildikçe kalıcı hale gelirler. Böylece kişi, o topluluktan dışlanmasını önleyecek bir persona geliştirir, o topluluğa ne kadar uyum gösterirse kendini o derece güvende hisseder. 

Fotoğraf topluluklarına gelince; oralarda da durum pek farklı değildir. Fotoğraf topluluğu deyince kulüp, dernek, internet paylaşım siteleri, sosyal medya gibi yapıların hepsini dahil ediyorum. Buralarda da davranış ve düşünce kalıpları olduğu gibi fotoğraf kalıpları da vardır. Böyle bir ortama giren bir fotoğraf heveslisi, öncelikle kendini kanıtlamak için toplulukta genel beğeni alan ve kabul gören fotoğrafların benzerlerini çekmeye çalışır. Fotoğrafları beğeni aldıkça, takdir edildikçe birbirinin benzeri, yalnız kendi fotoğraflarının değil tüm toplulukta kabul gören fotoğrafların benzerlerini üretmeye devam eder. 

Bir fotoğraf topluluğuna giren yeni kişinin böyle davranması doğaldır ama bu personanın kalıcı hale gelmesi sakıncalıdır. Çünkü, fotoğrafçı olarak atılım yapma olanağından yoksun kalır. Otuz-kırk yıldır kendisini tekrar eden fotoğrafçıların olduğunu bilirsiniz. Kişinin sahip olduğu fotoğrafçı personası, kişiliğinin derinliklerinden gelen yaratıcı dürtülerin bilince çıkmasını önleyecek derecede güçlüdür ve güvenilir sularda kulaç atmak her zaman yaratıcılığa kapıları kapatır. Düşünün, kimbilir kaç fotoğrafçının, üyesi olduğu toplulukta kabul görmeyeceğinden korktuğu için gün yüzüne çıkaramadığı fotoğrafları ve düşünceleri vardır. Ayrıca personası sayesinde kendisini güvende hissettiği için farklı bir şeyler yapmaya cesaret edemez. Aynı şekilde fotoğraflarını anlamlandırırken ve açıklarken sarf edilen sözcükler, kavramlar, düşünceler hep basmakalıptır. 

Sözün özü, hepimizin birden fazla personası olduğu gibi fotoğrafçı olarak da üyesi olduğumuz toplulukta bir fotoğrafçı personamız vardır. Ancak yaratıcı fotoğrafçılık için  bu personanın esnek olması, öncü fikirlere ve yeniliklere açık olması gerekir. Bunun için de fotoğrafçı, fotoğraflarının arka planında psikoloji, felsefe, antropoloji, mitoloji, tarih gibi bilgi disiplinlerinin bulunması için kendini eğitmelidir. Yoksa, biraz kontrast vermekle, doygunluğu ve keskinliği arttırmakla çok yol alınamaz. 


3 yorum:

  1. Uygarlaşma sürecinde insanın toplum içinde nasıl görünmesi gerektiği ve hangi maskenin ardında yaşaması gerektiği konusunda toplumsal bir -uzlaşı- gelişmiştir.
    Dilimize ‘’takınılan kişilik’’ ya da ‘’maske’’ olarak çevrilen persona ile özdeşleşmek, Jung’a göre sık yaşanılan bir durumdur. Persona geliştirmeyi ihmal eden insanlar, kaba, huzursuzluk yaratan ve dünyadaki yerlerini bulmakta zorluk çeken eğilimler sergilerken; özdeşleştiği personasının çözülmesine izin vermeyen kişiler bireysel gelişmelerine engel olabilirler.
    Mesleki persona uzlaşısı da eğiten ve eğitilenler için bulundukları topluluğa göre değişkenlik gösterebilir.
    Sanatsal bir dışavurum aracı olarak fotoğrafın imkanları basmakalıp bilgilerle standardize edilerek öğretilebilir. Ancak kişisel bir dışavurum nesnesi olarak fotoğrafın kuramsal yöntemlerin de dahil edildiği bir eleştiri yöntemiyle değerlendirilmesi ve toplumsal kültüre dahil edilmesi sonucunda hem fotoğrafçının gelişimi hem de toplumsal görsel kültürün gelişimi için önemli bir fırsat olabilir.
    Hem üreten hem düşünen bir fotoğrafçı olarak bizlere yeni ufuklar açtığınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum için teşekkürler...

      Sil
    2. Cevabınızla, yorumun isimsiz olduğunu fark ettim Tarık hocam, tekrar teşekkürler. Sadullah Kocaman

      Sil