11 Aralık 2020 Cuma

SANATIN ANLAMI ÜZERİNE BİR ÖYKÜ

 Fotoğraf: Tarık Yurtgezer



“Çok eski devirlerde, Ejderha Kapısı mağaralarında ormanın gerçek kralı Kiri ağacı yükselirdi. Dalları gökyüzüne uzanıp yıldızlarla konuşurdu, kökleri yeraltı dünyasının gümüş ejderiyle kucaklaşırdı. Bir gün büyük bir büyücü bu ağacı sihirli bir arpa çevirdi. Ama bu öyle bir arptı ki, ancak müzisyenlerin en büyüğü onun vahşi ruhunu terbiye edebilecekti. Arp uzun süre Çin İmparatorunun hazinesinde bekledi. Kimse, tellerinden bir ezgi olsun koparamadı. Arp, sabırlı çabalara, şarkılara uymayan duyarsız ve umursamaz seslerle karşılık veriyordu. Kimseyi beğenmiyordu.

Bir gün arpistlerin prensi P’ei Vau geldi. Huysuz bir atı sakinleştirircesine arpı şefkatle okşadı ve usulca tellerine dokundu. Şarkısında doğayı ve mevsimleri, yüce dağları ve coşkun nehirleri anlattı. Böylelikle ağacın tüm anıları canlandı. Baharın ılık esintisi dallarında gezinmeye başladı. Çağlayanlar deli dolu kıpırtılarla tomurcuklara gülümsüyordu. Yazın hayalci sesleri tekrar duyuldu. Böcek sesleri, yağmurun tatlı tıpırtıları ve guguk kuşunun seslenişi. Dinleyin! Bir kaplan kükredi ve vadi ona cevap verdi. İşte sonbahar. Issız gecede, kılıç gibi keskin hilal çimenlerde pırıldıyor. Artık kış geldi, kuğu sürüleri karlı havada dönüp duruyor ve uğuldayan rüzgâr vahşi bir neşeyle dalları dövüyor. 

Ardından P’ei Vau başka bir ezgiye geçti ve aşkı anlatmaya başladı. Orman, hayallere kapılmış ateşli genç bir çoban gibi eğildi. Yukarıdan bir bulut kibirli bir bakire gibi ağır ağır ama umutsuzluk gibi kara gölgelerle geçti. Ezgi tekrar değişti. P’ei Vau savaşı, çarpışan kılıçları ve toprağı eşeleyen aygırları anlatmaya başladı. Bunun üzerine arp, Ejderha Kapısındaki fırtınayı kopardı. Ejder şimşekler saçıyordu, çığ gümbürdüyor, tepelerden iniyordu. Çin imparatoru mest olmuş bir halde P’ei Vau’ya sırrını sordu. P’ei Vau, ‘diğerleri tek başlarına şarkı söylemek istedikleri için başaramadılar. Bense arpı serbest bıraktım, kendi seçtiğini söyledi. Arp mı bendi, ben mi arptım bilemiyorum’ dedi.”


Kaynak:

OKAKURA, Kakuzo, Çay Kitabı, Çev. Ayça Ögel, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 2001