Yazı ve Fotoğraflar:
Tarık Yurtgezer
Çin'in başkenti Pekin'de her yıl düzenlenen "World Photographer Focusing on Beijing" başlıklı etkinliğe 2013 yılı için Türkiye'den davet edilen iki fotoğrafçıdan birisi bendim. Türkiye'yi temsilen katılan diğer arkadaşım Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar F. Fotoğraf Bölüm Başkanı Beyhan Özdemir idi. Pekin Belediyesi ve Yabancı Kültürler Merkezi tarafından düzenlenen bu etkinliğin amacı Pekin'in dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen fotoğrafçılar gözüyle fotoğraflanması ve tanıtılmasıydı. Etkinlik için Arjantin, Avusturya, Belarus, Kanada, Kolombiya, Küba,
Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Mısır, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan,
Endonezya, İtalya, Pakistan, Polonya, Portekiz, Rusya, Güney Kore, İspanya,
İsviçre, Tacikistan, Tayland, Filipinler, Türkiye, Ukrayna, Birleşik Krallık ve Birleşik Amerika'dan 50 fotoğrafçı 20-30 Mayıs 2013 tarihleri arasında Pekin'de buluştu.
Ben 19 Mayıs 2013 günü Pekin’e ulaşmak için Türkiye'den
ayrıldım. Pekin uluslararası havaalanına indiğimde beni çok sevimli bir kız
olan Lily karşıladı. Her fotoğrafçıya ona eşlik edecek bir asistan temin edilmişti. Bu asistanlar etkinlik boyunca hem rehberliğimizi, hem tercümanlığımızı yapıp organizasyon komitesiyle aramızdaki iletişimi de sağladılar. Karşılama faslından sonra otele ulaşıp dinlenmeye çekildim. Ertesi gün herhangi bir
etkinlik yoktu, yol yorgunu fotoğrafçılara dinlenmeleri için bir gün süre
ayrılmıştı. Hatta aralarında Beyhan'ın da olduğu bir kısmı henüz yoldaydılar. Ben de kahvaltımı yaptıktan sonra çok sevdiğim bir şeyi yaptım. Boynumda
fotoğraf makinesi ve elimde bir rehber kitapla hiç tanımadığım bir şehri keşfe
çıktım. Biraz yürüdükten sonra bir taksiye binerek Tiananmen meydanına gittim.
Kırk hektarlık bir alanı kaplayan Tiananmen dünyanın en büyük meydanı. Meydan, 1989 yılındaki özgürlük hareketleri sırasında tek başına tankları durduran üniversite öğrencisinin görüntüsüyle zihnimize kazınmıştı. Meydanda beni ilk karşılayan Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucusu ve önderi Mao Ze Dung'un
mozelesi oldu. Fakat ziyaret saati yeni bittiği için içeriye giremedim. Saat
11.30’da kapanıyormuş. Daha sonra meydanı dolaştım. Büyük Halk Binasını
fotoğrafadım. Öğlen olmuştu ve acıkmıştım. Bir yemek ve kahve molasının
ardından yeniden yollara düştüm. Bu kez hedefim Pekin Doğa Tarihi Müzesiydi.
Burası bizim gezi programımızda yoktu. Ama müzenin ününü duymuştum ve doğa
tarihine meraklı birisi olarak bu müzeyi
görmeyi çok istiyordum. Tiananmen meydanından müzeye kadar Pekin’i
tanımaya gayret ederek yürüdüm. Müze bir harikaydı. Özellikle dinozor
iskeletleri ve hayvan tahnitleri bakımından çok doyurucu bir müze. Burada uzun
bir süre geçirerek bol bol fotoğraf çektim.
Ertesi gün yani 22 Mayıs’ta etkinliğin açılış töreni için fuar alanına
gittik. Benim sevdiğim gibi sade ve gösterişsiz bir tören oldu. Daha sonra fuar
binasındaki sergiyi gezip fotoğraflar çektik. Akşama etkinliğe katılan tüm fotoğrafçılar
için düzenlenen yemeğe katıldık. Geleneksel danslar izlerken Çin mutfağını da
tanımaya çalıştık.
23 Mayıs sabahı gün doğarken otobüslerle Pekin kent merkezinin dışına
çıkmak için hareket ettik. İlk hedefimiz Ming Mezarlarıydı. Önce sabahın erken
saatlerinde Kutsal Ruh Yolu (Sihen Dao)’nun başlangıcındaydık. Yol boyunca 12
çift taş hayvan heykeli ve 6 çift saray görevlisi heykeli bize eşlik etti. Biz
de onları fotoğrafladık. Fil heykellerinden birisinin yanında bir fotoğraf
sergileniyordu ve bu fotoğrafta Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucu önderi Mao Zedung vardı. Bu fil heykelinin önünde Mao
fotoğraf çektirmişti. Ben de hemen kameramı asistanım Lily’ye vererek aynı
filin önünde beni çekmesini rica ettim. Böylece Ulusal Şef Mao ile aynı yerde fotoğraf
çektirmiş oldum. O saatlerde hava kapalıydı ve çektiğim fotoğraflardan çok da
memnun kalmadım.
Daha sonra 1573’ten 1620 yılına kadar tahta kalan 13. Ming İmparatoru
Wanli’nin (Ding Ling) mezarını dolaştık. Yirmiyedi metre yerin altında bulunan
mezarı dolaşarak fotoğraflar çektik. Işık koşulları yeterli olmamasına rağmen
yanımda getirdiğim tripod sayesinde fotoğraflar çekebildim. Burada
çekimlerimizi bitirip dışarı çıktığımızda öğlen olmuştu. Otobüslerimize binerek
Çin Seddi’ne doğru yola çıktık.
Çin'in kuzeyinde yaklaşık 10.000 km boyunca uzanan Çin Seddi'nin yapımına M.Ö. 5.Yüzyılda başlanmış ama asıl büyütülüp genişletilmesi Ming Hanedanı (1368-1644) zamanında olmuştur. Biz de seddin 1957 yılında restore edilerek ziyarete açılan ve bu gün en
çok ziyaret edilen kısmı olan Badaling’e vardık. Önce burada bulunan otelde
yemeğimiz yedikten sonra duvara tırmanmaya başladık. Burada geçirdiğimiz 4 saat
boyunca kalabalığın arasında fotoğraf çekmeye çalıştık. Zorlu ve yorucuydu.
Ancak dönüşte aşağıdaki kafede içtiğim çay bütün yorgunluğumu aldı.
Ertesi gün yani 24 Mayıs sabahı lobide buluştuğumuzda saat 05.30’du. Yine
otobüslerle Cennet Tapınağı Parkına(Tiantan Gongyuan) hareket ettik. Cennet Tapınağı 1420 yılında Ming İmparatoru Yonglo döneminde inşa edilmiştir. Bu tapınak otele
yakın olduğu için çabuk vardık. Önce Quinian Dian yani Bereketli Hasat İçin Dua
Binası çevresini dolaşarak fotoğraflar çektik. Daire şeklindeki binanın tamamı ahşap olup çivi ve kiriş kullanılmadan yapılmış. 1889 yılında düşen bir yıldırım nedeniyle tamamı yanmış ve yeniden inşa edilmiştir. Binanın içine girilmesi yasaktır. Daha sonra parkta halkın yaptığı
çeşitli etkinlikleri izleyerek fotoğrafladık. Özellikle Tai Chi egzersizleri
yapan insanlara saygımdan dolayı fazla yaklaşmadan onları uzaktan fotoğraflamakla
yetindim.
Cennet tapınağında belirlenen saatte otobüslerdeki yerimizi aldıktan
sonra Yasak Şehir’e (Zijin Cheng) doğru yola koyulduk. Ming Hanedanı (1368-1644) ve Quing (1644-1911) Hanedanı dönemlerinde
birbirini takip eden 24 hükümdara ev sahipliği yapan Yasak Şehir 74 hektarlık bir alana yayılmıştır ve 9 metre yüksekliğindeki duvarları muhteşem binaların, sarayların, avlulu evlerin, imparatorluk bahçelerinin ve sayıları 10 bine yaklaşan oda ve salonun etrafını çevreler. Çok sayıda ziyaretçisi vardı. Yine
kalabalığın arasında fotoğraf çekmeye çalışarak Yasak Şehir’i bir uçtan diğer
ucuna kat ettik.
Öğleden sonraki hedefimiz Yazlık Saray’dı (Yi He Yuan). Yazlık Saray Kumming Gölü kıyısında çeşitli binalar ve bahçelerden oluşan bir yapı kompleksi. Kubilay Han zamanından beri çeşitli yapılar eklenmiş en son şeklini 1749-1764 yılları arasında yapılan restorasyonlarla almıştır. Binaları dolaştıktan sonra tekneye binip geldiğimiz noktaya geri döndük. Öğleden
sonra hava kapamıştı. Işık iyi değildi. Burada çektiğim fotoğrafları beğenmedim. O nedenle ayrıntılara odaklandım.
Aslında Çin Seddi, Yasak Şehir ve Yazlık Saray oldukça etkileyici
yerler ama çok fazla ziyaretçisi var. Kalabalığın içinde mekana
yoğunlaşamıyorsunuz. Bunun sonucunda da duygusal olarak o mekandan fazla bir
şey alamıyorsunuz. Biliyorum, olanaksız ama bu mekanları tek başıma dolaşmayı
çok isterdim.
Sonraki günler toplu dolaşma bitmiş, her fotoğrafçı asistanıyla beraber kendilerine tahsis edilen araba ve sürücüsüyle birlikte yine
belirlenen programa göre dolaşmaya başlamıştı. Benim programımda Pekin’in modern
yüzü vardı. CBD binasının tepesinden sabah ve gece çekimleri yaptım. İkisinin
arasında ise The Place Plaza ve World City gibi yerleri fotoğrafladım. Bu mekanlar Pekin'in iş merkezleriydi.
Bir sonraki gün ise Endonezyalı fotoğrafçı Syaiful Bahri ile
birlilte Wang Fujing Caddesindeydik.
Çekecek bir şey bulamadım. Benim ülkem de dahil dünyanın bir çok ülkesinde
görebileceğiniz uluslararası bir çok ünlü markanın lüks mağazalarda satıldığı
geniş bir caddede hiç bir şey bana ilginç gelmedi. Zaten hava da kapalıydı. Sadece yakınlardaki Wang Fujing
Kilisesi fotoğraflanmaya değerdi. Syaiful ile birlikte hem kilisenin hem de
buraya gelen gelin ve damadın fotoğraflarını çektik. Öğle yemeği ise süpriz
oldu. Büyükelçiliğimizin Müsteşarı Bengü hanım asistanım Lily’ye telefon ederek
bizimle Desert Rose adlı Türk lokantasında buluşmak istediğini söylemişti.
Günler sonra Türk yemekleri yemek ve üzerine bir de Türk kahvesi içmek
gerçekten çok iyi gelmişti. Yemek sonrası Bengü hanıma teşekkür ederek Chong
Weng 1921 Çin El Sanatları Merkezine giderek buradaki semineri izledik.
Aynı akşam bir diğer Endonezyalı fotoğrafçı olan Skieh Goh ve Amerikalı
fotoğrafçı Jay Brouseau ile birlikte program gereği Pekin yakınlarındaki kırsal
bölgelere doğru yola çıktık. Geceyi bir otelde geçirdikten sonra sabah Goh ile
birlikte Miao Feng Shan dağındaki taoist tapınaklarına doğru yola çıktık. Hava
kapalı ve pusluydu. Buna rağmen tapınakları fotoğraflamaya çalıştık. Çok güzel mekanlardı. Öğle yemeği sonrası dağda bir manzara terasına çıktık. Aşağıda çok güzel bir vadi varmış, varmış diyorum çünkü sisten hiç bir şey göremedik. Biz de bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Dönüşte
Pekin’deki Yong Ding He nehri ve yanıdaki aynı adı taşıyan son derece ince
işlenmiş süslemeleri olan kuleyi
fotoğrafladık. Kulenin sudaki yansıması çok güzeldi. Eğer hava açık olsaydı
buradan mükemmel fotoğraflar çıkarabilirdim. Yine de nehir kıyısındaki
nilüferler görülmeye değerdi. Yol boyunca çevrede en ufak bir çöp görmemiştik. Nehir üzerinde bırakın naylon torbayı, pet şişeyi, bir sigara izmariti bile yoktu. Her yer tertemizdi. Parklarda bile çöp kutuları geri dönüşümlü ve dönüşümsüz diye ayrılmıştı. Burada yaptığımız çekimlerle günü sonlandırdık.
Ertesi gün Arjantin’li fotoğrafçı Julio ve
ben asistanlarımızla birlikte yine Pekin dışında fazla bir özelliği olmayan bir
parka giderek fotoğraflar çektik. Ancak parktan önce çiçek yetiştirilen bir bahçeye uğradık. Bahçede çiçekler arasında replika bir piyano dikkatimi çekti. Ne olduğunu sorunca, evlenecek çiftlerin bu bahçeye fotoğraf çektirmeye geldiklerini öğrendim. Nitekim az ilerde yine bir replika yel değirmeni altında gelin damat ve fotoğrafçılarını gördüm. Hafif çiseleyen yağmurun dinmesini bekliyorlardı. Ricamı kırmadılar, benim için de poz verdiler. Öğlen mükellef bir yemek yedik. Julio masaya gelen bütün yemeklerin fotoğrafını da çekti. Ben de Julio'yu fotoğrafladım. Yemek sonrası sözünü ettiğim parka gittik. Çok güzel düzenlenmiş bol çiçekli bir parktı. Burada bazı heykelcikleri fotoğrafladım. Sanırım çocuklar için yapılmış güncel örneklerdi. Buradaki çekimlerimizin ardından Pekin'e dönüşe geçtik. Yolda Ming Hanedanı zamanından kalma çok eski bir köprüye uğradık. Bütün gün olduğu gibi hava kapalıydı. Buna rağmen köprüyü fotoğrafladık.
Burada yaptığımız çekimlerden sonra otelimize döndük ve böylece Pekin'deki çekim programımızı tamamlamış olduk. Fakat şansımıza bir haftadır genelde kapalı olan hava birden açtı, ortalık günlük güneşlik oldu.
Ertesi gün benim dönüş tarihimdi. Ama uçağım gece yarısı olduğu için bütün günüm boştu. O nedenle kahvaltıdan sonra Beyhan'la birlikte makinelerimizi alıp yollara düştük. Bu güneşli güzel günde sokaklarda dolaşıp fotoğraf çektik. Önce eski kitapların ve eşyaların satıldığı bir pazara uğradık. Kitapların hepsi Çince idi. Mao'nun meşhur Kırmızı Kitap'ı da bunlar arasındaydı. Pazarın hemen yanındaki heykel deposu da ilginçti. Buralarda fotoğraflar çektik.
Öğleden sonra metroya binerek Tiananmen meydanına gittik. Tiananmen meydanı hemen Yasak Şehir'in bitişiğinde ve bizi metrodan çıkınca Yasak Şehir'in giriş kapısındaki Mao portresi karşıladı. Taşradan gelen Çinli turistler yoğun olarak burada hatıra fotoğrafı çektiriyorlardı. Biz de boş durmadık. Buradan başlayarak bütün meydanı kat ederek fotoğrafladık.
Vakit akşama geliyordu ve benim otelden ayrılış vaktim yaklaşıyordu. Her ne kadar gece yarısı hareket edecek olsam da Pekin'in büyüklüğü ve trafiği göz önüne alınınca erken çıkmak gerekiyordu. Ayrıca Mısırlı fotoğrafçı Alaaddin de yolcuydu ve o gece 23.00'de havalanacaktı. Bu nedenle ikimizi benim için erken sayılacak bir saatte havaalanına bıraktılar. Uzunca bir bekleyişten sonra uzun bir yolculukla memlekete döndüm.
Fotoğrafla dolu on gün geçirdim. Her gün sabahın erken saatlerinden akşama kadar fotoğraf çektik. Yorucuydu ama yabancı bir ülkeyi ve kültürü tanımanın keyfi ve Çinli dostlarımızın saygılı davranışları ve güler yüzleri sayesinde bu yorgunluğu hissetmedik. Çin toplumuyla birbirimize benzer yönlerimiz var, tek farkımız ülkede çeşitli inanç sistemleri olmasına rağmen günlük yaşamda bunları hissetmiyorsunuz. Gördüğüm kadarıyla seküler bir toplum. Bunlar Pekin'de edindiğim izlenimler. Ancak Çin kültürünü tanıyabilmek için taşrasına gitmek gerektiğini düşünüyorum.