23 Temmuz 2020 Perşembe

ANKARA YAKINLARINDA BİR ERMENİ YERLEŞİMİ "İSTANOZ"

Yazı ve Fotoğraflar: Tarık Yurtgezer


Yenikent yakınlarındaki Zir Vadisi içinde bir Ermeni yerleşimi olduğunu ve Zir adının Mars'ta bir kratere verildiğini biliyordum ama orada bir kalıntı olduğundan haberim yoktu. Geçenlerde internette burada Zir'in diğer adı olan İstanoz kazasının mezarlığına ait kalıntılar olduğunu öğrendim. Bu haber beni burayı görmek ve fotoğraflamak için Zir Vadisine gitmem konusunda teşvik etti. Ankara'ya yakın bir mesafede bulunan vadiye gittim ve kısa bir gözlemin ardından mezarlığı buldum. İnsan ne aradığını bilirse ona göre bakınıyor ve aradığını buluyor. Bunu şunun için söylüyorum: daha önce Zir'e gitmiş ama çiçek böcek fotoğrafı peşinde koştuğum için fark etmemiştim. Zaten mezarlık da fark edilmesi çok bir durumda. Çok fazla tahribe uğramış, ayakta dikili duran tek bir mezar taşı kalmamış. Bazı mezar taşları üzerinde Ermenice yazılar ve haç işaretleri var. Bazılarında bu ögeler, doğanın tahribatı nedeniyle belli belirsiz, bazıları ise muhtemelen yere yüzü koyun kapaklandığı için alt tarafta kalmış ve görünmüyor. Burada çektiğim bir kaç fotoğrafı paylaşıyorum. Bu yerleşimin tarihi ile ilgili bilgileri aşağıda verdiğim linklerde bulabilirsiniz.











6 Temmuz 2020 Pazartesi

LİKYA UYGARLIKLARI MÜZESİ

Fotoğraflar: Tarık Yurtgezer



Müze, Antalya ili Demre ilçesinde Likya’nın en büyük beş kenti arasında yer alan antik Myra’nın limanı Andriake Ören Yeri’ndedir. Müze binasının kendisi de içinde sergilenenler gibi Likya tarihinin bir parçası. M.S. 129 yılında bir “granarium” yani tahıl ambarı olarak inşa edilen, yakın tarihteyse müzeye dönüştürülen binada, farklı Likya kentlerinde yapılan araştırma ve kazılarla keşfedilmiş; her biri Likya halkının dinî inançları, ekonomik ve sosyal yaşamı hakkında ipuçları veren eserler sergileniyor. Müze’deki Myra, Patara, Xanthos, Tilos, Pınara, Olympos, Arykanda ve Antiphellos salonları, isimlerini Likya Birliği’ni oluşturan kentlerden alıyor. Müze’yi gezmeden önce giriş bölümünde gösterilen Likya Uygarlığı hakkındaki bilgilendirme filmini izlemeniz, gezinizin daha doyurucu ve bilgilendirici olmasını sağlayacaktır.





Anadolu’nun En Özgün Kültürü: Likya Uygarlığı

Medeniyetler beşiği olarak adlandırabileceğimiz Türkiye toprakları, tarihi boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan biri de özgürlüklerine düşkünlükleriyle ünlenen, tarihteki ilk demokratik uygulamaların hayata geçirildiği Likya Uygarlığı’dır. Kendinden önceki ve sonraki yıllarda tarih sahnesinde yer alanlardan farklılaşan pek çok yönü olması nedeniyle Anadolu’nun en özgün kültürü olarak da nitelendirilen Likya Uygarlığı tarihte bilinen ilk federasyon yapısını kurmuş, kendine has bir sanat anlayışı ve günümüzde hâlâ tam olarak çözülememiş bir dil geliştirmiştir.
Hititlerin verdiği isimle “Lukka” yani “Işık Ülkesi” olarak kayıtlara geçen Likya toprakları, Türkiye’nin güneybatısında Fethiye ile Antalya arasında uzanan bir yarımadada yer alır. Günümüzde ziyaretçiler, sarp kayalık arazilerde kurulmuş kentlerinin izlerini keşfederken, Likyalıların neden böylesine özgürlüğüne düşkün bir halk olduklarının ayrımına mutlaka varacaklardır. Bölgede en dikkat çekici eserler Likyalıların ahşap yapılarının taklidi olan ve Likya sanatının özgünlüğünün en fazla yansıdığı eserler olarak kabul edilen kaya mezarlarıdır. Likyalılar için mezarlar o kadar önemlidir ki, mezarları koruyan yasalar çıkarmışlar hatta mezarlarla ilgili olarak “minti” adı verilen bir devlet kurumu dahi oluşturmuşlardır. Likya Uygarlığı’nın insanlığa en büyük katkısı günümüz demokratik sistemlerinin ilk örneğini hayata geçirmiş olmalarıdır. M.Ö. I. yüzyılda 23 kentin bir araya gelmesiyle oluşturulan Likya Birliği tarihteki ilk demokratik oluşum olarak kabul edilir. Bölgenin bir diğer önemi tarih sahnesinden yok olana kadar Likya halkının yalnızca burada yaşaması. Bu uygarlığın hatıralarını yaşatan “Likya Uygarlığı Antik Kentleri” de tarihsel önemleri ve özgünlükleri sayesinde UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer alıyor.


2 Temmuz 2020 Perşembe

PERSONA

Fotoğraflar: Tarık Yurtgezer


Persona, Antik çağ tragedya ve komedyalarında oyuncuların yüzlerine taktıkları maskeye verilen addır. Anadolu'nun Likya bölgesinde bulunan Myra antik kentinin tiyatrosu persona kabartmalarıyla süslenmiştir.




Dilediği kötülüğe, kurnazlığa başvursun
Zeus söyletemez bana istediğini
Bu utanç zincirlerini çözmeden önce.
Salsın üstüme kavuran alevini,
Ak kanatlı karlara boğsun Zeus;
Depremlerin yer altı gümbürtüleriyle
Affallatsın, allak bullak etsin dünyayı
Hiçbir şey söyletemez bana adını
Onu tahtından atacak olanın!

AİSKHYLOS, Zincire Vurulmuş Prometheus. Çev. Azra Erhat - Sabahattin Eyüboğlu. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014.