23 Haziran 2021 Çarşamba

ORTODOKS FOTOĞRAF ANLAYIŞI

 Yazı ve Fotoğraf: Tarık Yurtgezer




Ortodoksluk bir Hristiyan  mezhebi olarak bilinse de dini bir terim olarak Musevilik ve İslamiyet değerlendirmelerinde de kullanılır. Yani Ortodoks Hristiyanlar bulunduğu gibi Ortodoks Musevi ve Müslümanlar da bulunmaktadır. Ortodoks, bir dinin, mezhebin veya tarikatın  tüm kurallarını birebir uygulayan ve bu yoldan asla sapmayan, esneklik göstermeyen mensuplarını tanımlayan bir sıfattır. Yunanca Orthos+doxa sözcüklerinin birleşiminden meydana gelir ve doğru düşünce anlamındadır. Ortodoks'un günümüzdeki anlamını dilimizde karşılayan en iyi sözcük ise "sofu" dur. Kısaca Ortodoksi, kitaba göre hareket etmek anlamındadır. 

Ortodoksi'nin karşıtı ise Heterodoksi'dir. Heterodoks, kitabına, kuralına göre hareket etmeyen anlamındadır. Yine iki Yunanca sözcüğün birleşiminden (Hetero+doxa) meydana gelmiş farklı düşünce anlamında bir sözcüktür. Örneğin, İslam dünyasının en parlak olduğu, İbni Sina'ların, Farabi'lerin, Râzi'lerin yetiştiği Ortaçağ'da hakim olan ve vahiy ile aklın çatıştığı durumlarda aklı tercih edin diyen Mutezile mezhebi Heterodoks'tur. Yine, Anadolu Aleviliği, İslam'ın Heterodoks bir yorumudur (şüphesiz ki Alevilik sadece bir din yorumu değildir, İlkçağ Anadolu tapınçlarından ve Orta Asya Kamlık kültüründen gelen ögelerle harmanlanmış bir yaşam kültürüdür. Ancak konumuz bu olmadığı için ayrıntıya girmiyorum) . "Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle bir kaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni" diyen Yunus Emre de Heterodoks bir derviştir.

Ortodoks sözcüğü din dışı alanlarda, bir işi yaparken önceden belirlenmiş kurallara ve ilkelere sıkı sıkıya uyan, bu kuralların ve ilkelerin dışına asla çıkmayan insanları ve bu yaklaşım şekillerini niteleyen bir sıfat olarak da kullanılır. 

Ortodoks davranış kalıplarına gündelik hayatımız içinde de pek çok kez rastlarız. Tıpkı benim yukarıdaki fotoğrafımla ilgili olarak yaşadığım bir anıda olduğu gibi. Yıllar önce Akçakoca sahillerinde, günbatımı sonrası dia-pozitif olarak çektiğim bu fotoğrafa tepki veren bir fotoğrafçı arkadaşı anımsıyorum. Bir fotoğraf derneğinde atölye eğitmenliği yapan bu arkadaş, bu fotoğrafımı gördüğünde "ufuk çizgisini neden üçte bir üste yerleştirmedin" diye sormuştu. Bunu sormasının nedeni kompozisyon kitaplarından okuduklarıydı. Genellikle bu kitaplarda manzara fotoğrafı çekerken ufuk çizgisinin üçte bire yerleştirilmesi yazar ve kurslarda da genellikle böyle anlatılır. Madem ki kitap öyle yazıyor, o halde onu uygulamak gerekir anlayışıyla farklı olana kapıları kapatıyordu fotoğrafçı arkadaşım. İşte bu Ortodoks bir fotoğraf anlayışıdır. Elbette ki kompozisyon kurallarını toptan reddetmiyorum; kuralları uyguladığımız da olur onları yıktığımız da! Kurallar mutlaka uymamız gereken vahiyler değildir. Yaratıcılığa kapı aralamak gerekir.