Tarık Yurtgezer
Fotoğraf yarışmalarında ödül kazanmak bir başarı ölçütü
müdür?
Bir fotoğraf yarışmasına katılmak ve ödül kazanmak elbette ki
bir başarı ölçütüdür. Ama başarılı bir yarışma fotoğrafçısı olmak iyi bir fotoğrafçı
olmayı da beraberinde getirir mi?
Şinasi Barutçu Kupası ve Altın Kamera gibi saygın fotoğraf
yarışmaları dışında irili ufaklı, çoğunlukla da belediyelerin düzenlediği pek
çok fotoğraf yarışması vardır. Çoğu fotoğrafçı, fotoğrafa başladığı ilk
yıllarda fotoğraf yarışmalarına katılmıştır. Bu doğal bir durumdur. Çünkü
fotoğrafa yeni başlayan birisi bir an önce kendisini ispatlamak derdindedir.
Bunun için de fotoğraf yarışmalarına ve derece almaya çok önem verir. Ancak
bazıları ilerleyen zaman içerisinde yarışmalarda derece almayı fotoğrafçılığının
temel ilkesi haline getirmiştir. Ne kadar çok ödül kazanırlarsa o kadar iyi
fotoğrafçı olacakları yanılsaması içinde neredeyse düzenlenen bütün fotoğraf
yarışmalarını takip ederler; hangi kuruluş hangi tarihte ve hangi konuda
yarışma düzenliyor, bütün bunların bilgisine sahiptirler; yarışma seçici kurul
üyelerini isim isim bilirler, kim hangi tür fotoğraftan hoşlanır gibi
çözümlemeler yapıp yarışmaya ona göre fotoğraf gönderirler. Bu nedenle geniş
bir konu ve tarz yelpazesi içinde çalışırlar. Bazıları hedefi yüksek tutarak
FIAP unvanı almak için Uluslararası yarışmalara katılırlar. Yeterli puanı
tutturduklarında bu unvana kavuşurlar ama genellikle unvanı aldıktan sonra çoğunun
üretkenliklerinde bir düşüş olur.
Başarı, kişinin önüne
konulan bir hedefe ulaşmasıdır. Bu nedenle fotoğraf yarışmalarında alınan
dereceler, ödüller ve unvanlar birer başarı ölçütüdür.
Başarı odaklı bir dünyada yaşıyoruz. Ailesi ve içinde
yaşadığı toplum, çocukluktan başlayarak kişiden hep başarı bekler. Başarılı bir
öğrencilik, başarılı bir iş hayatı, başarılı bir evlilik ve başarılı bir
ebeveynlik. Baskıcı toplum ve ailelerde bu başarı beklentisi
"yapmalısın" şeklindeyken demokratik olarak nitelenen aile ve
toplumlarda "yapabilirsin" şeklinde evrilmiştir. Ama sonuçta her iki
durum da kişi üzerinde baskı oluşturur, kişi kısıtlanmıştır. Kişi başarılı olsa
da kısıtlanmıştır. Çünkü toplumun ve ailesinin beklentileri çerçevesinde
hareket etmiştir. Müzisyen doktorlarımızın varlığı buna bir işarettir.
İşte bu başarı beklentisinin yarattığı şartlanmışlık bazı
fotoğrafçıları, deyim yerindeyse yarışma kolik yapmıştır. Ne kadar çok ödül, ne
kadar çok başarı, o kadar iyi fotoğrafçı gibi bir çıkarım yapmaktadırlar
zihinlerinde.
Peki, iyi fotoğrafçı nedir, kimdir? Bu soruya kesin bir
yanıt vermek mümkün değildir. Nasıl ki, iyi fotoğraf[1]
dediğimiz şey kendisini her türlü tanımlamadan geri çekiyorsa, iyi
fotoğrafçının tanımını vermek de pek olası değil. Genellikle, çalışmalarını
beğendiğimiz, kendimize yakın bulduğumuz fotoğrafçılara iyi fotoğrafçı demeye
eğilimliyiz. Bu durumda herkesin iyi fotoğrafçı tanımı değişir. Ama bir de
ortak beğeniler vardır. Örneğin, Türkiye fotoğraf camiasındaki hemen herkes Ara
Güler'in iyi bir fotoğrafçı olduğu konusunda hemfikirdir. Fakat iyi
fotoğrafçıyı tanımlarken Ara Güler'i ölçüt olarak almak da mümkün değildir.
Çünkü Ara Güler gibi çalışmayan, onun gibi fotoğraflar üretmeyen her fotoğrafçı
bu tanımın dışında kalır. O halde şöyle diyebiliriz: Fotoğrafla meşgul olan
hemen herkesin zihninde birer iyi fotoğraf ve iyi fotoğrafçı fikri vardır. Ama
onu tanımlamaya kalktığımızda bu fikir adeta çökmektedir. Çünkü, iyi fotoğraf
ve iyi fotoğrafçı fikri o kadar çok değişkene sahiptir ki, hepsini bilemeyiz,
ama hissederiz, sezgisel bir şekilde algılarız. Bu nedenle de onu kelime-cümle
düzeyinde tanımlayamayız.
İyi fotoğrafçı hakkındaki fikrimiz, onu başarıyı hedeflemiş
yarışmacı bir fotoğrafçıyla karşılaştırırsak daha da berraklaşacaktır. Başarıyı
hedeflemiş bir yarışmacı fotoğrafçı, başarısını seçici kurulun mantığına
devretmiştir ve o mantığın doğruyu bulacağını baştan kabullenmiştir. Yani
kendisini seçici kurula gönüllü olarak teslim etmiştir. Fakat, seçici kurul
değerlendirmeleri belli bir ölçüne (standarta), belli kalıplara dayanmak
zorundadır. Öyle ya, seçici kurul üyelerinin her biri kendi fotoğraf anlayışını
dayatsa bir seçim yapmak mümkün olmaz. Bu durumda kurulun genel kabul gören
kurallar ve ilkeler üzerinden bir ortak payda da buluşması kaçınılmaz
olacaktır. Fotoğrafçıyı iyi fotoğrafçı yapan şey bu kalıplardan kurtulması,
ezberlenmiş değerlerin dışında bir değer yaratmasıdır.
Başarıyı hedeflemiş yarışmacı fotoğrafçının dünya ile
girdiği ilişki başarıya ulaşmak üzerinedir, dolayısıyla bu tek taraflı bir
çıkar ilişkisidir. Konu, yarışmacı fotoğrafçının karşısında mutlaka yakalanması
gereken bir av konumundadır.
Yarışmacı fotoğrafçı dış koşullara bağlı kalarak fotoğraf
üretir. Yani, kendi dışında oluşturulmuş olan beğeniler ve kurallar
fotoğrafçının üretimini belirlemektedir. Kendi dışında oluşturulan beğeniler,
kurallar fotoğrafçıya dayatılan bir düzen oluşturur ve bu durum fotoğrafçıyı
kendisine has bir yaratımdan uzaklaştırır; onun klişelere saplanmasına neden
olur. Fotoğraf çekerken, yaparken, değerlendirirken sanki içine girmesi gereken
bir kalıp varmış gibi davranmasına neden olur.
İyi fotoğrafçı ise tüm bunların dışında içinden geldiği gibi
çalışır, kendisini fotoğraf üretiminin akışına kaptırarak, tüm dış etkilere
kapalı hale gelerek üretim yapar. Bir anlamda münzevidir, camianın
dışındadır.
İyi fotoğrafçı, iyi bir fotoğrafçı olma ümidi ve beklentisi
olmadan elinden geleni yapandır. Bu yönüyle yarışmacı fotoğrafçıdan ayrılır.
İyi fotoğrafçı kalıplar kullanmadan bir değer yaratmaya çalışandır. İyi
fotoğrafçılık bir performans arayışı değildir. İyi fotoğrafçılık başarı ve unvan
peşinde koşmak değildir. "Yapabilirsin" yönlendirmesi aslında
başarıyı kutsayan bir talimattır. İyi fotoğrafçı bu talimata uymayan
alçakgönüllü bir tutum içindedir. İyi fotoğrafçı egosunu kendisi sanmayan hatta
egosunu yok eden fotoğrafçıdır.
İyi fotoğrafçının çabası, başkalarını etkilemek yerine
yaşamak ve hissetmek üzerinedir ve onun için en büyük ödül bu süreçten aldığı
keyiftir.
BU YAZININ İLHAM ALDIĞI KİTAPLAR:
Alexandre Lacroix, Hiçbir Şeye İnanmadan Nasıl Yaşanır,
Çev. Hazal Çelik, Say Yayınları, İstanbul, 2022
Byung-Chul Han, Psikopolitika, Çev. Haluk Barışcan, Metis
Yayınları, İstanbul, 2020
Mihaly Csikszentmihalyi, AKIŞ Mutluluk Bilimi, Çev. Barış
Satılmış, Buzdağı Yayınevi, Ankara, 2022
[1] Aslında
“iyi” ahlak felsefesine ait bir kavramdır, sanat söz konusu olduğunda “güzel”
kavramı kullanılır ki bu kavram Estetik alanına ait bir kavramdır. Ama günlük
dilden gelen bir alışkanlıkla bu iki kavram birbirinin yerine kullanılmaktadır.
Bununla birlikte “güzel fotoğraf” deriz ama hiçbir zaman “güzel fotoğrafçı”
diye bir kullanımımız yoktur.
Eline sağlık sevgili Tarık Yurtgezer. Beğeni ile okudum; lakin bir konuda bir ekleme yapmak isterim:
YanıtlaSilYazında, “ Ancak bazıları ilerleyen zaman içersinde yarışmalarda derece almayı fotoğrafçılığının temel ilkesi haline getirmiştir. Ne kadar çok ödül kazanırlarsa o kadar iyi fotoğrafçı olacakları yanılsaması içinde neredeyse düzenlenen bütün fotoğraf yarışmalarını takip ederler.” Diyorsun ya bu sadece fotoğrafçı ile kısıtlı kalsa iyi ama izleyici için de iyi fotoğrafçı ölçütü de maalesef -ortalama izleyiciyi kastediyorum tabii- “ödüllü fotoğrafçı”dır. Ben de üzgünüm, kızgınım ama bu böyle.
Haklısın
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil